İyilik

Hiç karşınızdaki insana bir iyilik yapayım derken hatta bırakın iyiliği belki bir teşekkür ettiğinizde tamamen yanlış anlaşılıp işin sinir bozucu boyutuna gelme anını yaşadınız mı?

Ben yaşadım…

Birine “hiç işi olmayan” bir konuda işin sürmesi için yardımcı oldu diye, teşekkür etme gafletinde bulundum. Bana “neden teşekkür ediyorsun ki, bir imada mı bulunuyorsun” dedi. “O türlü bir işi daha önce doğru yapmamış olabileceğini” ima etmiş olabilirmişim. Evet yazarken bile zorlanıyorum, anlamakta gerçekten çok güçlük çektim.

O an ne demek istediğini değil ama ne yaptığımı anladım aslında…

İnsanları kendimiz gibi kabul ettiğimizi ve en ufak bir teşekküre bile, savunma mekanizması ve önyargılarının esirinde olan insanların ne kadar değişik açılardan bakılabileceğini anladım.

Bir teşekkür yeri gelir bir küfür zannedilir…

Sonra fark ettim ki, etrafımdaki herkesin benim bildiklerimi bildiğini, benim yetiştiğim gelenek ve göreneklere göre yetiştiğini sanıp ona göre konuşuyorum ve bu aslında karşımdaki insana ulaşamadığımı gösteriyor. Ne kadar çok karşımdakini kendim gibi görürsem o kadar çok ilişki başarısızlığa uğrayabiliyor. İletişim kuramamanın önemli kurallarından biri de; ön yargının bir başka çeşidi olan “kendi doğalını”, “herkesin doğalı” sanma yanılgısı…

Karşımdakini anladığım ya da anlamak istediğim zaman ilişkilerim daha başarılı oluyor. Veya öyle insanlar vardır ki, yanlış bile anlasanız, sizi yanlış bile anlasalar onlara karşı toleransınız çok yüksektir. Her şeylerini koşulsuz şartsız kabul edersiniz. Onlar da zaten sizin istisnalarınızdır.

O zaman da aslında ilişki kurabildiğiniz ve anlayabildiğiniz insan sayısı azalıyor. Bu nedenle sanırım karşımızdaki kim olursa olsun kendimiz gibi görmeden onun doğalını keşfederek ilişkiyi daha yapıcı bir boyuta taşıyabiliriz.

Yapmazsak ne olur?

Hiç

Sadece belki de ileride çok iyi anlaşacağımız gerçekten iyi bir dosta sahip olacakken, onu kaybedebiliriz, kim bilebilir ki?

Belki de, baştan kaybetmemiz gereken biridir

Share Button