Derecelendirilmiş Dostluklar

Yaşlandım galiba,

Artık geriye bakıp analiz yapma, safralardan kurtulma, karar verme, tecrübelerden ders alma, insan davranışlarınından yakınma ve “biz eskiden” ile başlayan cümleler sarfetme zamanım gelmiş.

Dostluk ile ilgili sosyal medyada çok özlü söz ile karşılaşıyoruz. Ama biraz analiz yaptım da, aslında günlük hayat gel gitlerin arasında kullandığımız bu kelime çok yüzeyde kalıyor.

Ama bence herkes “dostluk” kavramını kendi anladığı kadarında yaşayabiliyor.

Bunca yazıma rağmen aslında her şeyi herkesle paylaştığım izlenimine rağmen, gerilerde bir yerlerde hep bende saklı kalan, paylaşmak istemediğim veya paylaştığımda beni besleyecek geri bildirimler alamayacağımı bildiğim için paylaşmadığım sorunlarım, sıkıntılarım var elbette.

Bir kısmını paylaştığım arkadaşlarım var çok şükür. Ama onlara ne anlatacağımı ne kadar anlatacağımı, onların hayata ve bana olan algısı belirliyor.

Ne kadar özel dostluk olursa olsun, bilirsiniz ki, ona anlatamazsınız. Anlatıklarımla beni yargılayacak, kaldıramayacak tabulara sahip veya bana “boş ver aldırma” ötesinde bir şeyler söyleyemeyecekse, paylaşmak benim için fazla bir anlam ifade etmez.

Genelde dinleyen taraf benimdir. Sıkıntıları, sorunları dinleyen tarafta oldum her zaman. Bazen güzel bazen kötü ama bir şekilde bir çok insana dokunduğumu, onların dertlerine ortak olduğumu, zaman zaman tavsiyeler, zaman zaman uygulanabilir eylemler, zaman zaman da motive edici faaliyetler ile onlara ulaştığımı düşünüyorum. Bundan da ayrı bir mutluluk duyuyorum.

En azından hiç birini yargılamadığımı ve kendi kültürümü onlara empoze etmeye çalışmadığımı biliyorum. Bunu yapacak olsam bana da kimsenin bir şey anlatacağını sanmam.

Bazen öyle bir hale gelirsiniz ki, içinizdekileri en yakınınıza anlatamayacağınızı bilirsiniz, onun size “ben demiştim”, “sen hep böyle yapıyorsun” yargıları arasında ona bir şey anlatmak istemezsiniz. İşte o noktada anlatmaya çaıştığınız şey, içinizde düğümlenir kalır. Sizin beklediğiniz yorum bambaşkadır çünkü. Beklentiniz ile karşınızdakinin tepkileri arasında bir paralellik yoksa veya tam zıt bir tepki alacağınızın farkındaysanız, ona hiç bir şey anlatmazsınız. Bazen de, karşınızdakinin aslında, bunu kaldıramayacağını düşünürsünüz, o nedenle anlatamazsınız.

İki farklı telefon size birden tüm gerçeği apaçık gözler önüne serer.

Birinde, sıkıntısını sizinle paylaşmak için o sizi arar, sizin sesinizden sıkıntıda olduğunuzu anlayıp, “sen iyi değilsin, ne oldu, anlat” der. Siz anlatırsınız. Ona sorarsınız, o size “benimkisi günlük şeyler işte, şimdi senin canını daha da sıkmayayım” der.

Diğerinde, sıkıntısını paylaşmak için o sizi arar, sizin sesinizden sıkıntıda olduğunuzu anlamaz. Kendi derdini saatlerce en ince detayına kadar anlatır. Kapatmadan önce “sen nasılsın” der. Siz de “iyi değilim aslında” dersiniz. O size “aman hayat böyle ya, boş ver aldırma” der. Telefon kapanır.

Her ikisinin de adı “dostluk”tur.

Ve ikinci telefonda “dostluk” sanılan şey bu şekilde devam eder. Çünkü o size her şeyini anlatıyordur. Ya siz?

Herkes sizi çok iyi dost sanır, siz de dahil…

Nereye kadar?

Anlatmayan tarafın, bir gün bu iki telefonun farkına varıp sorgulamaya başlamasına kadar.

Share Button