Hayatı yorularak öğrenenler…

Düşünce yapısı endişe üzerine kurulu olanların hayatı yorularak öğrendiğini ve daha da kötüsü yaşadığını görünce, kendime bir çeki düzen vereyim dedim. Her aile geleneğini sürdürmenin anlamı yok, öyle değil mi? Baktım endişelensen de, endişelenmesen de, zaten bir nehir akıp gidiyor. Akıntıya karşı koyabilmek ise bir yere kadar. En azından çok şiddetli akıntılar olduğunda kendimi koyvereyim merak ettim bu yazıyı…

Share Button

Siz yöneticinizi nasıl alırdınız?

Yıllar içinde edindiğim deneyimler, duyduklarım, gördüklerim ve okuduklarım, bana tek bir şeyi öğretti; o da yönetmenin, rakamlarla, satışlarla, stratejilerle değil, duygularla olduğu…Çoğu yöneticinin duymaktan kaçındığı, dokunduğunda, elinin yanacağını sandığı ve bu nedenle yok saydığı şey aslında; insanları yönetmenin duyguları yönetmekten geçtiğidir. Büyük projelerin, ciroların, hedeflerin yöneticileri; duyguları yönetmekten neden bu kadar korkarlar, her zaman benim için merak ettim bu yazıyı…

Share Button

İç sesimle kanka oldum

En büyük ameliyatım ortaokulda olduğum klasik her genç kızın başına gelebilen “bademcik ameliyatı” idi. Genel anestezi olmuştum. Ayılmalarımı bayılmalarımı hatırlamıyorum ama beni feci şekilde dondurma ile kandırdıklarını hatırlıyorum. Çünkü 15 gün tatilde ameliyat olmayı, kışın dondurma yiyeceğim için kabul etmiştim. O zamanlar öyle Magnum’lar, Carte D’or’lar, Algida’lar falan yok tabii…Sokağımızın köşesindeki, En Hakiki Roma Dondurmacımız merak ettim bu yazıyı…

Share Button

Neredeyiz?

Özgüven, açık sözlülük, isteklerimizi açıkca ifade edebilme yeteneğimiz, bunlar çocukken bize öğretilmeyen ama çocuk cesaretinin bizlere verdiği güzel şeylerdi. “Daha dün annemiz” ile “iyi günde kötü günde, ölüm bizi ayırıncaya” arasında bir yerlerde bir şeyleri kaybettik. Kimimiz, insanların isteklerini kendi isteklerinden ön planda tuttu. Kimimiz, açık sözlülüğü ile dokuz köyden kovuldu. Kimimiz ise, ne söylese merak ettim bu yazıyı…

Share Button