Gerektiğinde taşınabilir misiniz? Gerektiğinde seyahat edebilir misiniz?
Aslında bu sorular günümüz elektronik başvuru sistemleri sayesinde sorulmamalıdır bile. Eğer, başvuruda bulunacak olan görev, taşınmayı veya sık seyahati gerektiriyorsa adayın başvuru sırasında vereceği bu cevaplar ile baştan elenmelidir.
Sizi çok gururlandıran bir başarınızı anlatır mısınız?
Bu soru kendi içinde ciddi travmatik bir varsayım taşımaktadır. Kişinin bir başarısı olduğuna eminsiniz ve hem aday hem de siz başarıya aynı anlamı yüklüyorsunuz. Yapmayın!
Siz bile kendinize sorduğunuzda bunca yıllık hayatınızda, başarı olarak söyleyebileceğiniz (ki görecelidir, herkesin başarı anlayışı farklı olabilir), size gurur verebilecek kadar büyük başarı olmalıdır ki gurur duyulacak başarı kriteri de kişiden kişiye çok değişkenlik gösterir, böyle bir hikayeyi bir iş görüşmesinde anlatabilecek olup olmadığına karar vereceğiniz, hikayeyi tam manası ile hatırlayacağınız ve bunu heyecanlı olduğunuz bir iş görüşmesinde saniyeler içinde yapabileceğiniz bir durumdan bahsediyoruz. Aranızda, “bir fıkra anlatsana” dendiğinde birden bildiğiniz tüm fıkraların yok olduğunu ve hatırlamıyorum dediğiniz bir durumda kalanınız var mı?
İşte bu soruyu sorarken, aklınızdan birden bire cevap vermek zoruda olduğunuz ama bir türlü beyninizin kıvrımlarından çekip çıkaramadığınız an gelsin aklınıza…
Hata yaptığınız bir olayı anlatır mısınız?
Aman Allahım! Adayın hata yaptığından o kadar eminsiniz ki…Ya da adayın bunu kabul edeceğinden…Ya da bunu manipüle etmeden anlatacağından…
Ya aday size “ben hiç hata yapmam” derse? Analiz etmek istediğiniz şeyi analiz edebilir misiniz?
Adayın baştan hata yaptığını varsaydınız ve direkt olarak olayı anlatmasını istiyorsunuz.
Son iki soru da elbette çok önemli. Bu iki sorunun da cevabı size aday hakkında bir şeyler söyleyecektir. Ama bu şekilde sorararsanız öğreneceğiniz şeylerin doğru olma ihtimali çok düşük veya yoktur. Aynı soruyu çok daha farklı cümleler kurarak da sorabilirsiniz. Hem adayı kırmadan dökmeden hem de cevaplarını alabileceğiniz bir tarzda… Bu da yine yetkinlik bazlı mülakat eğitimlerinin konusudur.
Hayalinizdeki iş nedir?
Ben yunusların nasıl eğitildiklerini öğrenene kadar (verilen cezalar onların canını acıttığını öğrendiğimde bu hevesimden vaz geçtim) yunus eğitmeni olmak istiyordum. Bunu bana İstanbul’daki herhangi bir iş yeri sağlayabilecek mi?
Hayaller adı üstünde, hayaldir. Ve tüm sınırları aşarak hayal edilir. Bu nedenle hayaller bu şekilde sorulursa alacağınız cevaplar ile bir yere varamazsınız. Ben yukarıdaki cevabı verdikten sonra mülakat ya sohbet havasına bürünüp, benim yunuslar ile olan maceralarımı anlattığım bir kahve molası olacaktır ya da görüşmecinin “hımmm peki anladım” diyerek diğer soruya geçmesine sebep olacaktır.
Bu pozisyonun boş olduğunu nereden duydunuz?
“Neredeyse bilboardlara bile ilan vermişiniz”, diyen aday ile baş başa kalabilirsiniz. Her yere ilan veriyorsanız bu tür bir soru sormayın. Aslında istatistik tutmak istiyorsanız, o zaman bunu bırakın, sizin için başvuru formları yapsın. Eğer, gizli olarak aday arayışı içerisindeyseniz, o zaman da konu bir miktar dedikoduya girecektir. Belki bunu da başvuru formlarına bıraksanız daha iyi olur.
İşinizdeki ilk 30 gün (60 gün/90 gün) neyi başarmak istersiniz?
Hay Allahım! Bu başarı ile ilgili olarak görüşmecilerin ne alıp veremediği var bilemiyorum. Aday nereden bilsin o işteki sizin şirketin politikalarını, nelerin başarı kriteri olarak belirlendiğini, işlerin nasıl yürüdüğünü, şirket kültürü, takım arkadaşları ve yöneticilerini tanımadan, işin niteliğini bilmeden nasıl ne kadar sürede neyi başaracağını söylesin? Ne dese yalan olur, benden söylemesi. Bu arada, eğer size “öncelikle görevim nedir, sorumluluklarım neler, şirketi tanımam gerekiyor, ancak işe girdikten 30 gün sonra size 60 veya 90 gün sonra ne tür projeler ile gelebileceğimi söyleyebilirim” der ise, hemen işe alın adayı, hiç kaçırmayın.
Bir diğer konu da özgeçmişte yazan bilgiler üzerinden soru sormak. Özgeçmişte kocaman harflerle “Yıldız Üniversitesi” yazıyorsa, “hangi üniversitede okudunuz” diye sormak boşuna zaman kaybı. Eğer adayın gerçekten Yıldız Üniversitesi’nde okuyup okumadığını öğrenmek istiyorsanız adayın her zaman vereceği “Yıldız Üniversitesi” cevabından daha garantili bir yöntem vardır. O da genelde yapılmayan ve pek önemsenmeyen referans araştırmasıdır. Kanıtlayabileceğiniz bilgileri, görüşmelerde adaya tekrarlatarak vakit kaybetmenin pek anlamı yoktur.
Görüşmenin süresi ile ilgili kaygınız varsa, sakın “kendinizi anlatır mısınız” diye bir soru sormayın. Durun bir dakika, aslında siz bu soruyu hiç sormayın. Tek korkunuz adayın, dünyanın bir toz bulutu olduğundan başlaması olmamalı, aynı zamanda sadece bilmenizi istediklerini allayıp pullayarak anlatacağı bir konu sunmuş olmaktan da korkmalısınız. En kolay ve rahatlıkla manipüle edilecek sorulardan biridir. Biraz da tatlı dilli ise, birden bir dostunuzla 5 çayı muhabbetine girmiş olursunuz.
Zor bir durumu nasıl ele alırsınız?
Bu soru da yine içinde varsayım barındıran sorulardan biridir. Adayın zor bir durumla karşılaştığını/karşılaşacağını ve bu karşılaşmanın içinden nasıl başarı ile çıktığını/çıkacağını anlatmasını istiyorsunuz, demektir. Yani adayın zor durumlardan nasıl çıkılabileceği ile ilgili düşüncesini soruyorsunuz aslında, o durumda ne tür davranış gösterdiğini veya gösterebileceğini değil. Herhangi bir film senaryosunu dinlemeye hazır olun. Zor durumdan nasıl çıkıldığının anlatılması başka şey, zor durumdan çıkılması bambaşka bir şeydir.
Not: Devamı gelecek.