Yazlık almak isteyenler için bir deneme…

Bir ev parası verirsin, yazlık alırsın. Ardından başlar buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, perde, tül, yatak, pike derken, tabak çanak kaşık takımları, olmadı misafir gelir burası yazlık ya kardeşim türünden bahaneler ile, fazladan çekyatlar, pikeler, yastıklar, bir kaç takım tabak çanak, kaşık, masa örtüleri, düdüklü tencereler taşınır durur.

Eh canım nihayetinde yazlık ev bunun çiçeği var, toprağı var, çapası, çimeni, sulama hortumu derken bahçe takımları da bir dünya masraf ve taşıma işi olarak gündeme oturur.

Almışın ya yazlığı “ha kışın da ara sıra gelir kafa dinleriz belki” diyerek, başlar kışlık yorgan, hırka, şömineli ise odun taşımaları.

Bunun telefonu, doğalgazı, elektriği, suyu, site içindeyse aidatı, bahçıva parası vs’si de eklenir bu masraflara. Tabii çevre temizlik vergisi, deprem sigortası, hırsızlık yangına karşı koruması ha bir de sigortası derken, emlak vergisi de ayrı cabası olarak karşınıza çıkar.

Gittiğiniz yazlık mekanda bir de, öyle her yerden denize girilmiyorsa, bunun klüp üyeliği, plaj girişi, şezlong kirası derken giderek masrafın artmasına ilk seneler canınız sıkılmaması için kendinize bahaneler bulursunuz. “Canım istediğimde satarım nasıl olsa benim değil mi” diye…Satma kısmındaki detayları her ev satan bilir şimdi bir de burada o detaylara girmeyeceğim.

Tam dersin ki “tamam oh kafa dinleyeceğim”. Zır telefon, “hafta sonu oradaysanız geliyoruz” diyen en sevilen aile ve arkadaşlar başınızın üstündedir ama sizi kışın hiç bir şekilde ziyaret etmeyen her ne hikmetse her yaz sizi görme isteği gelen akrabaların çokluğunu görünce bir hayli şaşırırsınız.

Evin hanımı her hafta sonu kendini mutfakta bulurken, evin erkeği de, eve devamlı bir şekilde karpuz, bira, et, balık taşırken bulmaya başlar.

Geçerken uğrayanlardan tutun, çocuklar bir denize çimseydi iyi olurdu diyerek tüm mahalleyi toplayanlar ile birlikte hayatınızda görmediğiniz sosyalleşmeyi yazlık evinizde görürsünüz.

Eğer o evi tüm yaz boyunca kullanmıyorsanız, evinizin anahtarını zaten onlara vermeyip de kime vereceksiniz dostlarınız, tatil planlarını size danışmadan rahatlıkla yaparlar. Evinize ev sahibi olup, misafir kabul edenler bile olabilir. Evin kızı izin planları, evin boş ve doluluk oranlarını internette yayınlamaya başlar.

Eğer evin hanımı biraz titiz ise, her demirbaştan iki tane alınmış olsa bile, bazıları her nedense her sene yazlık ve kışlık evler arasında devamlı taşınır. Genelde Mayıs ayı başlarında yazlık eve göç kervanları başlar. Kışlık evin koltuklarının üzerinin örtülmesi, halıların sildirilip kaldırılması işlemleri ile eş zamanlı olarak yazlık evin temizletilmesi, temizlenmesi için kadın bulunması, her sene Mayıs aylarında ev ahalisinin ayrı bir sorunu olarak karşınıza çıkar. Bu gidişin bir de dönüşü vardır elbette. O da genelde Ağustos ayının sonlarına doğru başlayan Eylül sonuna kadar sürebilen tersine göçtür. Yine aynı şekilde bu sefer yazlık evin kapatılması, koltuk, kanapelerinin üzerinin örtülmesi, bahçede balkonda ne varsa içeri alınması, yerde var olan halı, kilim vs lerin kaldırılması ile eş zamanlı olarak başlayan kışlık evin temizlenmesi,temizlenmesi için kadın ayarlanması, tüm evin baştan ayağa kalkıp tekrar yerine yerleşmesi işleri neredeyse bir haftalık bir süreyi kapsar.

Elbette, çiçekler de bu gündemin tam ortasında yerini alır. Yazlık ev için götürülecek çiçekler satın alınır. Saksılar düzenlenir, kışlık evde bırakılacak çiçekler bırakılamaz yazlık eve taşınır. Olmadı kapıcıya, samimi bir komşuya çiçekler dağıtılır veya dağıtılamayacak kadar çok ise, anahtar bırakılır ki o çiçekler gelene kadar ölmesinler.

Ve benim için en kötüsü. Yazlık evin var demek, gidilebilecek her yer için “ne güzel yazlık var işte otur oturduğun yerde” bahanesine çok güzel zemin hazırlaması demektir.

Bir bakmışsınız, yazlık ev gelen gideni ağırladığınız, devamlı yazlık-kışlık arasında taşındığınız, deli gibi para döküp zevk alamadığınız bir yer halini alır.

Kendini bilmez sadece ve sadece o gün, ne öncesi ne de sonrasında gördüğüm 35 kişinin aynı anda yazlık evimize geldiğini, hafta sonları balkon bahçe, salıncaklar neresi varsa yer yataklarıyla dolup taştığı, çoğunu tanımadığım misafirlerin çocuklarını denize götürme sorumluluğunun benim üstümde olduğu, sabahın köründe ekmek almaya gidiş geliş yarım saatlik yolu yürümek zorunda kaldığım, hafta arası her gün o evin düzeltilmesi, tozunun alınması için annemden fırça yiyerek kalktığım yazlık maceram vardır benim. Her Mayıs başlayan Eylül ayında tersine işleyen devamlı bir göç macerasıdır bizimkisi..

Bu kadar abartılı olmasa da, bir hevesle yazlık alanların, dayanıklılık süresine göre 2 veya 5 sene içerisinde evleri satmaya çalışması bu yüzdendir.

Kışın mı? Kışın kim gidecek yazlık eve? İki gün kalmak için onun bunun tozunu alıp oturacaksın, tencere tava yıkayacaksın yemek yapacaksın. Mümkün değil.

Ha güzel yanları yok mu var, elbette…Heybeli yazımda güzelliklerini anlattım yazlık sahibi olmanın. Ama onlar çocukluk dönemime rastlar.

Yazlık ev sahibi bir yetişkin olmak hiç bana göre değil.

Share Button