MIT*’de “Kaybolma” adı ile oynanan bir oyun ile yapılmış bir araştırmanın sonuçlarını okuduğumda bu yazıyı yazmaya karar verdim. MIT öğrencilerine bilgisayar üzerinde oynatılan bu bilgisayar oyunu, öğrencilerin bir çok fırsatla karşı karşıya kalması, karar verme süreçleri ve sonuçları ile ilgili bir araştırmanın temelini oluşturmuş.
Araştırmada oyuncunun karşısına kırmızı, mavi ve yeşil üç kapı çıkıyor, herhangi birinden içeri girdiğinde bir oda karşısına çıkıyor. Hangisinden girerse girsin diğer kapılardan farklı odalara kolayca geçebiliyor. Bir odanın içindeyken her tıklama oyuncuya bir miktar para kazandıracak. 100 toplam tıklama hakkı var. Her bir odaya tıklama ile gidebiliyor. O odada da yaptığı tıklamalar 100 tıklama puanından düşüyor. Her bir odanın birbirinden farklı, tıklama karşılığında ödediği bir para var. Mesela bir oda bir tıklama için 1- 5 sent arası para veriyorsa diğer oda 5-10 sent arası para verebiliyor. Bu para her odaya girişte değişebildiği gibi her tıklayışta da değişebiliyor. Yani girdiğiniz bir odada ilk tık 4 sent, ikinci tık 3,6 sent, üçüncü tık 1 sent, dördüncü tık 6 sent ödül verebilir. En az tıklama ile en yüksek parayı elde etmek için ciddi bir strateji uygulamak gerekiriyor. Bu nedenle en büyük ödemeyi yapan odayı bulmak ve o odada olabildiğince çok tıklama yapabilmek önemli. Ama bu arada o odaya giderken de toplam 100 olan tıklama puanlarınızdan da kaybediyorsunuz.
Oyun bu hali ile karmaşık gibi görünse de aslında basit. Bulduğunuz en çok tıklama yapabilecek odada kalıp elinizde kalan tıklama puanının hepsini bu odada harcayabilirsiniz.
Ama oyun bundan biraz daha karmaşık hale getiriliyor. Basit hali ile oyuncu her bir odaya tekrar geri dönebiliyor. Peki ya odalar 12 tıklama sonrası kaybolursa? Şöyle ki, bir odaya girdiniz sonra o odadan daha fazla para elde etmek için çıktınız ve bir başka odaya girdiniz. İlk girdiğiniz odanın kapısı 12 tıklama boyunca ziyaret edilmediğinde, yok oluyor. Siz o odayı aktif halde tutmak için gidip tekrar o odaya tıklamak zorundasınız. Hem toplam tık puanınızdan düşüyor. Hem de o kapıyı açtığınızda girdiğiniz odadan fazla ödül alamayabiliyorsunuz.
MIT öğrencilerinin genelde yaptığı ise şu;
Önce bir kapıyı tıklıyor, diyelim mavi kapı. Üç kere de o odada tıkladı. Para kazandı. Ekranda bu para göründü. Fakat oyuncu tatmin olmuyor, çünkü diğer kapılar daha fazla para getirebilir. Ayrıca ekstra her tıklama diğer kapıların giderek kaybolmasını da sağlıyor. Buna izin vermiyor ve kırmızı kapıya tıklıyor. Orada da üç tıklama ile para kazandıyor. Sonra bakıyor, yeşil kapı yok olmaya başlıyor. Bu sefer ona tıklıyor. Yeşil kapı en yüksek geliri getiriyor. Fakat oyuncu, yeşil kapının en iyisi olduğuna ikna olmuyor. Çılgınca bir o kapıya bir bu kapıya giderek kaybolmaya başlayan kapıları aktif hale getirmeye çalışarken aynı zamanda en yüksek geliri elde ettiği odaya da gidip ödül kazanmaya çalışıyor; gergin, sinirleri bozulmuş ve her alternatifi değerlendirdiğinden yeterince tatmin olmamış, karmaşık ve rahatsız edici duygulara sahip biri haline geliyor.
Bu araştırma bana; çocuklarını o aktiviteden bu aktiviteye koşturan ebeveynleri hatırlattı. Açık büfelerde her bir yiyecekten tabağı doldurup hiç birinin tam anlamıyla zevkine varamayanları düşündüm sonra. Ya da trafikte bir o şerit bir bu şeritte gidenlerin bir süre sonra arkamda kalması geldi aklıma…Veya kasada beklerken o daha hızlı gidiyor deyip ona sonra yok bu daha hızlı diyerek buna dönüp dururken uzun ve yavaş ilerleyen bir kuyrukta bekleyen kişiden daha sonra marketten çıkanları düşündüm. Veya görülmesi gereken 500 şehir listesi yapıp, 499’da kalmamak için koştura koştura gezen, sırf gittim diyebilmek için gidip, dönenler, listeden biri daha eksildi derken; o şehirlerin ruhuna rengine, kendini kaptıramayanları andım.
Peki ya iş hayatımız ve kariyerimiz?
Özellikle de, kapı sayısı, bu oyundaki gibi üç taneden ibaret olmayan gerçek hayatı düşünürsek!
Bu deney sonucunda, kapıların kapanmaması için çılgınca bir o kapıya bir bu kapıya koşturan oyuncuların sonu, kapanan kapılar ile uğraşmayan oyunculardan daha az para kazanmak olmuş. Tüm kapıları açık tutmaya çalışan oyuncular, %15 oranında daha az para kazanmışlar.
Halbuki, herhangi bir odayı seçip bütün oyun boyunca o odada kalsalardı daha fazla para kazanabiliyorlardı.
İnsanlar tercihlerini çoğaltmak ve onları hep açık tutmak konusunda oldukça fazla heyecanlı ve istekliler. Hep bir şeyler kaybettiklerinin veya diğerlerinin kendilerinden daha fazla şey elde etmiş olabileceğinin düşüncesi; onları tüm kapıları açık ve kendi ellerinde tutmaları yönünde bir motivasyon sağlıyor. Halbuki önemsiz tercihlerimizin peşinde koşmamıza neden olan bu dürtülerimizi dizginleyememek bize kaybettiriyor. İhtiyacımız olan şey bazı kapıları bilinçli olarak kapatmamız gerektiğidir. Zaman kaybı yaratan gruplardan çıkmak, başka hayatlara ve arkadaşlıklara doğru ilerleyen arkadaşları, ısrarla tatillere, yemeklere davet etmek gibi faaliyetleri azaltmak gerekiyor.
İş ve kariyerimizde, önemsiz kapıları kapatmak elbette daha zor gelebilir. Ama ara sıra durup soluk alıp nereye gidiyoruz, amacımız nedir demek gerek. Gereksiz hiç bir faydası, getirisi veya sosyal sorumluluğu olmayan işler ile oyalanmaya gerek olmadığını fark etmek, yapılacak işler listesini azaltmak gerek belki de….
Oradan oraya atlaya zıplaya 1-2 senede bir iş değiştirmek yerine, biraz daha uzun süre o işte kalıp işi yüzeysel değil de derinlemesine öğrenmek, bir konuda uzmanlaşmayı tercih etmek de bunlara örnek olabilir.
*MIT: Massachusetts Institute of Technology