Bir kış günü sabaha karşı İstanbul’da doğmuşum.
Erenköy Kız Lisesi Matematik Bölümünü bitirip Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’ne başladığım gün, bana 4. sınıfta bölümün Uluslararası Pazarlama ve Finans olarak ikiye ayrıldığını ve tercih yapmamız gerektiğini söylediler. 3 sene boyunca tüm arkadaşlarım ne seçeceğini düşünürken ben daha bölümleri duyduğumda Uluslararası Pazarlama dedim.
Muhasebe ve Finans biliyor olmam, onu yapacağım anlamına gelmiyor. Ama rakamlarla aram ne kadar iyi de olsa, yaratıcılığı olmayan işler beni öldürüyor.
Mezuniyetimin ardından hiç vakit kaybetmeden ticaret hayatına atıldım.
Tüm beyaz yakalıların tersine önce kendi işimi yaptım ve 11 yılın ardından “Bir kadın için bu kadar serbest meslek yeter” diyerek işletmemi devrettim.
Ve 2003 yılında, “artık vergi günleri, çalışanların maaşı, bütçe, kar, zarar vs düşünmek istemiyorum, kafam rahat olsun” diyerek bir firmada İnsan Kaynaklarından sorumlu yönetici olarak çalışmaya başladım.
Bu kapsamda; şirketin kurumsallaşma sürecinde vizyon, misyon ve hedeflerine uygun insan kaynakları politika ve prosedürlerinin oluşturulması, süreçlerin elektronik ortama taşınması, kurumsal iletişimin yürütülmesi, bilgi güvenliği, kariyer günleri, zirve katılımları, kongre katılımları derken insan kaynaklarından sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görevimi sonlandırdım.
Baktım, saat 07:00-19:00 çalışmak bana biraz ters geliyor ben en iyisi danışmanlık yapayım, şu yaşımda biraz daha rahatlarım diyerek; bir eğitim ve danışmanlık firmasında Genel Müdür olarak çalışmaya başladım.
Artık 7/24, Cumartesi -Pazar farketmiyor, her daim çalışıyordum.
Eğitim öğrenim hayatımda, şimdiki gibi, kariyer günleri, kariyer koçları, CV nasıl hazırlanır, mülakatta neler sorulur falan bırakın, internet ve cep telefonu yoktu. Bu nedenle, kariyerim “bir de bunu deneyeyim ben, tecrübe olur” şeklinde ilerledi. Rutin işleri yapabilecek kadar sabırlı olduğumu ama benim yüzümü güldürenin “yaratıcı” tarafımın olduğunu biraz geç anladım.
Fark ettiğimde hep hayalini kurduğum işim için attığım adımlarda artık hızlanmak istedim ve çalıştığım danışmanlık firması ile ilgili bağlarımı devam ettirerek, oradan ayrıldım.
İşimden hiç sıkılmadım, hep severek yaptım, bu nedenle de hafta sonları veya geceleri bilgisayar başına geçtiğimde, beni eleştirenleri anlamakta zorlanıyorum. Henüz 🙂
Benim için insan kaynakları; sistem, teknoloji ve psikolojinin oluşturduğu bir bütün. Hiç birini diğerinden ayırmamız mümkün değil. Bu nedenle uzmanlığım insan kaynaklarının tüm süreçlerinin dijitalleştirilmesi iken; bu süreçlerde, insan davranışlarının, göz ardı edemeyeceğim kadar önemli olduğunun farkındayım. Bu nedenle de insan kaynakları çerçevesindeki bilgi eko sistemimi Endüstri ve Örgüt Psikolojisi yüksek lisansı yapmak ve de Profesyonel Koçluk eğitimleri alarak genişletmekten de büyük zevk aldım.
Dalmayı çok severim, fotoğraf çekmek ve hayattan hikayeler yazmak hoşuma gidiyor. Gezmeye bayılıyorum. Bir gittiğim şehire veya bölgeye bir daha gitmemeye özen gösteriyorum.
Dünya bir yere iki kere gitmeye fırsat vermeyecek kadar büyük ve güzel…