Evet Yapay Zeka İşinizi Elinizden Alacak, Ama Ne Zaman ve Nasıl?

Bu konuya basitten başlamak istiyorum. Önce kısa kısa bilişim dünyasındaki gelişmeleri dilim döndüğünce basitçe anlatacağım. Teknik konularda fazla derine girme yetkinliğim elbette yok. Ama bildiğim ve dilim döndüğü kadarını sizlerle paylaşacağım.

Önce programlama hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. Programlama; bir bilgisayara hangi durumlarda ne tepki vereceğini ve bu tepkiler sonucunda nelerin etkileneceğini öğretme işidir. Bu en basit hali ile; bilgisayarın davranışlarını önceden belirleyip, o komutlara göre çalışacak yazılımı yapmak ve sisteme yükleyerek çalışmasını sağlamaktır. Nasıl ki, biz insanlar daha önce hiç karşılaşmadığımız bir durumla karşılaşınca ne yapacağımızı şaşırırız programlamada da aynen öyledir. Hatalı bir programlama ya da hatalı bir veri girdiğinizde, size hata verir. Şu anda bizlerin Türkiye’de kullandığı sistemler; EGER- 0 ZAMAN (IF-THEN) kurallarını kullanarak belirli soruları çözme kabiliyeti gösteren çözümlerdir. Yani biraz önce yazdığım, programlama yaparak sağladığımız dijital çözümlerdir. Sisteme ne bilgi verirsek bize karşılığında onun daha düzenli halini, bir insanın hesaplayacağından daha da hızlı hesaplayarak verir. Türkiye’deki İK’nın dijitalleşmesi de bu kapsamda değerlendirilir.

İnsanlık programlama ile ilgili bilgilerini geliştirdiğinde, makine öğreniminin farkına vardı. Yani kendisine verilen örnekler ve verileri analiz ederek algoritmaları birleştiren ve kendisine verilen bu verileri başka verileri tahmin etmek için kullanan sistemleri keşfetti. Burada sonuçların kalitesi, sisteme verilen verilerin kalitesine bağlıdır. En basit örneğini söyleyeyim bunun: Google, “did you mean” hizmeti tam da bunu anlatır. Makine öğrenmesi üzerine gelişen dünya bir baktı ki; bir sistemi fiziksel (yani, bir robot) veya sanal ortamda geliştirebilir. Sistem aynı insanda olduğu gibi; cezalar ve ödüller ile gelişebilir. O zaman robotlar yaratmaya başladı. Bir robotun tek başına yürümeyi öğrenmesi buna en güzel örnektir. Her gün ülkemiz de dahil olmak üzere, yürüyen, dans eden, hendekten atlayan robot haberlerini görüyoruz. İşte bu makine öğrenmesi sonucu elde edilen teknolojik bir gelişme.

Fakat insanoğlunun en sevdiğim yanı olan merakı sayesinde; bunun üzerine biraz daha geliştirme yaparsa neler olacağını görmeye yönelik bir motivasyonu olmaya başladı. İnsanların beynindeki nöronların çalışma biçimini taklit etmeye çalışan bir sistem yaratmayı düşündü. Bu sistemde, yapay sinir ağları, sistemin temelini, derin öğrenme kavramını ve elbetteki yapay zekayı oluşturdu. En bildiğimiz örneği Apple’ın Siri’sidir. Ama parmak izi okuyucuları, ses tanıma sistemleri, iris okuyucular, plaka tanıma sistemleri gibi sistemleri de buna örnek olarak verebiliriz. Çektiğimiz fotoğrafların renklerini istediğimiz gibi değiştirebiliyorsak bu da derin öğrenme sonucunda oluşan sistemlerin sayesindedir. Satranç ustası’nı yenen Alpha Go da, derin öğrenme sonucudur.

Bu derin öğrenme örnekleri aslında yapay zekanın basit halidir. Yani sistem; o sırada oluşan duruma göre, tüm algoritmaları değerlendirir ve ona göre hareket eder. Bu örneklerin bir zayıf noktası varsa o da geçmiş deneyimlerinden ders alarak gelecek için tahminlerde bulunamamasıdır. Yani hala bir insan değil 🙂

Yapay zeka üzerine yapılan çalışmalarda hız kazanan nokta ise, geçmiş deneyimlerden yararlanarak, gelecek için tahminler yapan ve hatta karar veren sistemler üzerinedir. Çalışmaları yapılan, kendi kendine şerit değiştiren araba örneği mesela bu tür bir yapay zekanın ürünüdür.            Yani biraz daha insana yakın. En azından artık, geçmiş deneyimi hafızada tutuyor ve onu geleceği tahmin etme ve karar verme noktasında kullanıyor. Hatta bir çok insandan daha insan bile diyebiliriz 🙂  Şaka bir yana ama hala tam bir insan değil…

Bizim filmlerde gördüğümüz, insanların işlerini elinden alan, insan ile makine savaşlarını en geç 2020’de yaşayacakmışız algısını uyandıran teknoloji ise, kendine ait fikirleri olan, başkalarının ve kendi kararlarını etkileyebilen, kendi inançları, arzuları olan, kendi hedeflerine sahip kısacası insana yakın bir bilince sahip yapay zeka. Bu teknoloji, kendi mevcut durumunu hızlıca anlayacak ve bu durumları diğerlerinin ne hissettiğini çıkarmak için kullanacak. Bu son türe ait henüz ortada örnek yok. Hollywood haricinde tabii…Çalışmalar yapılmıyor mu, yapılıyor. Yapay zeka çalışmaları; insanların düşünüş sürecini, çeşitli makineler kullanarak taklit etme; insanın düşünme sürecini anlama, bunun benzerini ortaya çıkaracak bilgisayar işlemlerini geliştirme çalışmalarıdır. Genel olarak amacı; davranışları insan gibi olan bilgisayar sistemleri yapmaktır. Bilgileri birleştirerek, analiz ederek, bilgiden sonuç üreterek bunu bir nedene bağlayabilmesi ve bunları gerçekleştirirken de konusunda üst düzeyde veriden daha çok bilgi sahibi olması beklenir. Psikoloji, bilmeye ve kavramaya ait bilimler, hesaplamalı dil bilimler, veri işleme, karar destek sistemleri ve hesaplamalı modellemeler gibi çok çeşitli diğer disiplinlere yakından bağlıdır ve tüm bu disiplinleri kaynak olarak kullanır. Yapay zeka, insanın düşünme yapısını anlar ve bunun benzerini ortaya çıkaracak bilgisayar işlemlerini geliştirmeye çalışır. Yani programlanmış bir bilgisayarın düşünme girişimidir. Yapay zeka, bilgi edinme, algılama, görme, düşünme ve karar verme gibi insan zekasına özgü kapasitelerle donatılmış bilgisayarlardır.

Dünyada bilime verilen önem, değer ve kaynağı düşünürsek; öğrenebilen ve gelecekte insan zekasından bağımsız gelişebilecek bir yapay zekanın varlığı çok uzak değil. Ama Dünya’nın…

Gelelim Türkiye’ye…

Şu andaki bilime ayırdığımız kaynak ve bilim insanlarımızın durumunu göz önünde bulundurduğumuzda; tamamen yerli üretim sistemler için bile kaynak isterken, “bunu Amerika menşeili firmalar da yapıyor, oradan zaten alıyoruz sana niye kaynak ayıralım” diyen bir zihniyetin en iyi ihtimalle, stabil kaldığını düşünürsek –yani daha da kötüye gitmediğini- bırakın insan kaynakları çalışanları, en basit otomasyon sistemlerini kullanabilecek fabrikalarda bile yapay zeka kullanımı için oldukça fırın ekmek yememiz gerektiği ortada…

Şu yukarıda anlattığım teknolojik gelişmeleri sadece uzaktan takip edip, “Amerika’yı yeniden keşfedeceğimize, parası neyse verir alırız” zihniyetinde olduğumuz sürece, önce kendi kullandıkları teknolojiyi ikinci elden bize satacak olan ülkelerden alırken maliyeti çok yüksek olacağını tahmin ediyoruzdur herhalde. Bunun için fazla örneğe gerek yok, elimizdeki İphone’un fiyatına bakmamız yeter. Şimdi böyle bir teknolojik gelişmenin sonrasında, bizim personel dosyalarımızı düzenlesin de, arada bir de aday seçsin işe yerleştirsin diye dijitalleşmeye bile kaynak ayırmak istemeyen bir işverenin yapay zeka ürününü alıp ona da bir masa vermesi sizce ne kadar yakın gelecekte mümkündür?

Endişelenmeyelim demiyorum. Endişelenelim tabii. Ama bu teknolojiyi yaratamadığımız için endişelenelim. Bu teknolojiyi birilerinden satın alacak gücümüz olmadığı için, satın alma gücümüz olsa bile teknolojiyi geliştiren ülkelere bağımlı olacağımız için endişelenelim, ayakta kalmakta zorlanacağımız, geleceğin savaşında yerimizi alamayacağımız için endişelenelim. Yakın gelecekte değişime uğrayacak olan insan kaynaklarının dijitalleşmesine ayak dirediğimiz için, hala elden takip ettiğimiz performans formlarını doldurmak istemeyen çalışanların dijitalleşmiş hızlı bir İK sunacak olan firmalara geçişi için endişelenelim.

Ya da tüm bunları bırakalım, sadece kendimiz için endişelenelim. Bir bilgisayarda, en basit kullanıcı adı ve şifre girmekten korktuğumuz için bir kaç sene değil, bir kaç aya kadar işsiz kalacağımız için endişelenelim. Ve kendimizi artık çok geç kaldığımız, dijital dünyayı öğrenmeye açalım. Gelişmeleri takip edelim. Şirketimizde bize sunulan dijital sistemleri kullanmak için çaba harcayalım. Bizim işimizi elimizden yapay zeka almayacak. Bizim işimizi, dijital fotoğraf makineleri ve videolar ile doğumları çekilirken, dünyaya gözlerini açtığında ilk olarak dijital fotoğraf makinesi gören nesil elimizden alacak. Sadece insan kaynakları değil, tüm sektör ve pozisyonlarda çalışanların dijital dünyaya ayak uydurması, işinin elinden alınmaması için kendini üstün bir çaba ile geliştirmesi gerekir.  Ve özellikle yeni nesilin de, yapay zekanın var olduğu bir dünyada hayatta kalabilmesi için gerekli olacak –yapay zeka değil insana ihtiyaç duyulan- bilim dallarına yönelmesi, üretemese bile birlikte çalışabilmesi için gerekli yetkinlikleri elde edebilmesi gerekecektir.

Share Button