Kariyerinizdeki Mantık Hatası

Survivorship Bias. Hayatta kalma yanlılığı diye çevrilebilir. Belki kullanılan daha bilimsel bir adı vardır, araştırdım ama bulamadım. Bir tür mantık hatasına düşmek. Bana kalırsa, bu tip mantık hatasına düşmemek; analitik düşünce ve IQ seviyesi ile ilgili. Bir de olayları, durumları olduğu gibi değil de (İlk Düşünce Sendromu) tersinden de bakabilmek ile ilgili bir kavram.
Macar matematikçi, Abraham Wald, ailesinin tamamını gaz odalarında kaybettiğinde, Almanlara karşı hiç de iyi duygular beslemiyordu. 2. Dünya Savaşı sırasında İngiliz uçakları, Alman uçakları karşısında dayanamadığında, istatistikçiler uçakların mermi deliklerini daha da sağlamlaştırsalar bile Alman uçakları karşısında başarılı olamıyorlardı. Ama Wald, istatistikçileri ters köşe yapacak dahiyane bir fikir öne sürdü. Wald, uçaklarda bulunan mermi deliklerinin, onları zaten geri getirdiğini, bu nedenle düşünüldüğü gibi zayıf değil aksine güçlü olan kısımın, mermi deliklerinin yoğun bulunduğu yerler olduğunu söyledi. Wald’a göre; hiç mermi deliği olmayan yerlerinin güçlendirilmesi gerekiyordu. Çünkü mermi deliği olmayan taraflardan vurulan uçaklar zaten geri dönemiyordu. Ölümcül olan kısımlar, geri dönen uçakların hiç mermi izi olmayan kısımlarıydı. İngilizler, uçakları Wald’un bu mantığına göre daha da güçlendirdikten sonra, tarihin ne yönde geliştiğini söylemeye gerek bile yok.

Eğer, istatistikçiler kendi tezlerinde ısrar etselerdi, şu anda nasıl bir dünyada yaşardık bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa, Survivorship Bias dediğimiz mantık hatasını sadece İngiliz istatistikçilerin yapmadığı.
Bunun gibi daha çok örnek de gösterebiliriz. Mesela emniyet kemeri yaralanmalarının yüksek olması sebebiyle emniyet kemeri takmanın gereksiz görülmesi ama sonra, aslında insanların emniyet kemeri yüzünden ölmediği (emniyet kemeri takmayanlar zaten öldüğü için yaralanmalar nedeniyle zaten hastaneye gelemiyorlardı) sadece yaralandığının görülmesi üzerine tekrar öneminin anlaşılması gibi örnekler mevcuttur.
Buna birçok hikaye eklenebilir ama ben özellikle kariyer hikayeleri üzerine duracağım.

Sevgili Kamil Kasacı’nın KÖK adlı kitabında değindiği gibi; “güçlü yönlerimizin üzerine gitmek, onu geliştirmek yerine zayıf yönlerimize odaklanıyor onları güçlendirmeye çalışıyoruz.”

Bu cümleden yola çıkarak; Survivorship Bias, mantık hatasına düşmeden, güçlü yönlerimizi nasıl kullanacağımızı öğrensek, daha da güçlendirsek, başarıyı yakalayacağımızı düşünüyorum.

Yani defalarca ve defalarca çocuklarımıza; yapamıyorlarsa resim yaptırmasak, matematik dersleri zayıf ise matematik ile enerjilerini yok etmesek? Resim yapanı matematik için zorlamadan, matematik ile ilgileneni flüt çaldırmak için uğraşmadan çocuklarımızı yetiştirebilsek?

Sonra da, Steve Jobs’ı, Jack Dorsey’i örnek gösterip onun gibi olması için hayatlarını ziyan etmesek?

Elbette sabah işe saat 10:00’da gelip kahvesini yudumlarken gazeteleri inceleyen patronu örnek almak güzel bir şey. Ama bunu; sadece hayatta kalan örnekler üzerinden, yanlış tahminlerde bulunarak ve durumları yanlış yargılayarak yapmamak yani Survivorship Bias hatasına düşmemek kaydı ile yapmak gerekir.

Asıl onların hikayelerindeki başarısızlıkları dinlemek gerekir. Kaç defa hangi hataları yaptıkları için tekrar tekrar aynı şeyleri bıkmadan usanmadan yapmak zorunda olduklarını öğrenmek gerek. Yoksa siz hala onların sabah 5’de kalktığı için mi bu kadar başarılı olduğunu sanıyordunuz? Eğer öyle olsaydı tarlalarını sürmek için sabahın 4’ünde kalkan çiftçilerin Steve Jobs’tan daha başarılı olmaları gerekirdi.

Eğer Survivorship Bias hatasına düşüp, güçlü yönlerinizin farkına varıp kendinizi o yönde geliştirmezseniz, milyonlarca kendi işimi yapacağım veya yazar, sanatçı, tasarımcı, yönetmen vs olacağım diye yola çıkıp yetkinliklerinin yetmemesi nedeni ile yarı yolda kalanlardan biri de siz olursunuz.
Bireysel olarak güçlü yönlerimizi daha da güçlendirmeye enerji harcamamız gerektiği gibi,
yıllardır insan kaynakları profesyonellerine de; kurumsal eğitimlerinizi, “çalışanlarınızın güçlü yönlerini daha da güçlendirmek” için yapın, derim.
Daha az enerji harcayarak daha da güçlü çalışanlara sahip olmanın formülüdür bu.
Aksi halde, siz çalışanlarınızın zayıf yönlerini güçlendirmeye çaba harcadıkça daha fazla hayal kırıklığı, güvensizlik, iş doyumsuzluğu, motivasyonsuzluk, düşük performans da beraberinde gelecektir.

Ama, çalışanlarınızın güçlü yönlerini açığa çıkararak, daha da güçlü olmalarını ve bu gücü iş performanslarına yönlendirmelerini sağlayabilirsiniz; böylece çalışanlarınız kısa sürede başarılı olduklarını gördükçe, iş doyumu, işe bağlılığı ve motivasyonu daha da artar.
Aksi takdirde, güçlü yönlerini nasıl kullanacağını bilmeyen çalışanları, neden gittiklerini bilmedikleri eğitimlere gönderir, sonunda da hiçbir şey elde etmemiş olursunuz.

Son noktayı koyarken güçlü yönleri güçlendirme için de; önce kimin hangi yönde güçlü olduğunun, daha sonra bu gücün hangi işte kullanılabileceğinin tespiti ve son olarak da varsa aradaki farkı kapatacak yani o iş için o çalışanı daha da güçlendirecek programların içeriği dikkat çekmem diğer konular olacaktır.

Kaynaklar:

Share Button