Hayatı yorularak öğrenenler…

Düşünce yapısı endişe üzerine kurulu olanların hayatı yorularak öğrendiğini ve daha da kötüsü yaşadığını görünce, kendime bir çeki düzen vereyim dedim. Her aile geleneğini sürdürmenin anlamı yok, öyle değil mi?

Baktım endişelensen de, endişelenmesen de, zaten bir nehir akıp gidiyor. Akıntıya karşı koyabilmek ise bir yere kadar. En azından çok şiddetli akıntılar olduğunda kendimi koyvereyim diyorum. Aslında çok şiddetlilerinde kendimizi daha da dirençli daha da endişeli buluyoruz. Hayatı kendimize biz mi zorlaştırıyoruz, yoksa aslında zaten zor da, kolay olmasını hayal ettiğimiz için mi zor geliyor, bilmiyorum. Ama benim gibi, sabah kalkıp hayatın aslında çok da güzel olduğunu dşündükten sonra akşam kendini “neden ben” derken bulmak, sanırım olayların kendisinden bile daha yoruyor insanı….

Markette, cafede, sinemada, tiyatroda, restaurantlarda gördüğümüz o güzel, şık insanların hep gördüğümüz gibi olduklarını varsayıyoruz aslında, bu nedenle de başımıza gelenlerin sadece bizim başımıza geldiğini düşünüyoruz.

Hastaneler, karakollar, hapishaneler, mahkemeler ise zaten bizler için yapılmamış diye düşünüyoruz. Oralara da giden başka insanlar üretilmiş, o binalarla birlikte hep oradalar sanki…

O nedenle rutinin dışında yaşadığımız iyi ya da kötü ne varsa, tepki gösteriyoruz. İyilere gösterdiğimiz tepkilerimiz saniyeler ile sınırlıyken, kötü yaşanmışlıklarımıza gösterdiğimiz tepkiler duygularımızı, bedenimizi, yaşam tarzımızı etkiliyor, bozuyor. Büyük hayal kırıklıkları, büyük travmalara neden oluyor. Ve hep “neden ben” diye soruyoruz kendimize…Öyle ya o tür olaylar için yaratılmış başka insanlar olmalı. Başımıza gelenleri kabullenemeyip, her aklımıza getirdiğimizde bedenimizde ve duygularımızda aynı etkileri yaratıyoruz. Yılların birikmişliklerini, her defasında hatırladığımızda travmalarımızı daha da derinleştirmek, bizi daha iyiye götürmüyor. Maalesef daha karanlık dipsiz bir kuyuya doğru sürüklüyor.

Hayatı kolaylıkla öğrenenler var mıdır, bilmiyorum. Halk arasında konuşulan, parası olanların daha kolay yaşadığı üzerinedir ama benim o konuda da şüphelerim var. Zira para da stresi yaratan nedenlerden biri bana göre…Olmasının da, olmamasının da kendi matematiği var ve her bir parametre farklı olumsuzlukları yaratıyor.

Hep mi olumsuz, hep mi hayal kırıklıkları?

Hayat acısı ile tatlısı ile dedikleri türden tam olarak.

Bir karışım bir kokteyl aslında…

Önemli olan bizler için, yaşanacakların bizi yorup yormayacağı olmalı. Yaşadığımız olumsuzlukları kendi lehimize ne kadar döndürebilirsek o kadar iyi…Bazen olumsuzluk gibi görünenin aslında hayatımızı çok fazlası ile kolaylaştıran bir şey olduğunu çoğumuz yaşamışızdır.

Hayatı yorularak öğreneceğimize, yaşadıklarımızı kabullenerek, durumun şartlarına göre en az zararla atlatacağımız şekilde kararlar alır, davranışlar sergilersek, kim bilir belki biz de, o tiyatrolarda, sinemalarda, cafelerdeki insanlar gibi, sanki orada o binalarla birlikte yaratılmış gibi olabiliriz. Neden ben diye sormadan, kendimize hayatı daha da zorlaştırmadan….

Share Button