Gençlerin %62’si işgücüne katılamıyor

unemployment-grads-cartoon1

Işe alımlarda son senelerde yaşadığımız zorluklar, hepimizin ortak sorunu olmaya başladı. Bundan çok değil daha bir kaç sene önce, bir takım eposta gruplarından, kariyer sitelerinden, özel istihdam bürolarından edindiğimiz özgeçmişleri elemek, onların arasından seçim yapmak için oldukça zorlanıyorduk.

Son yıllarda, aradığımız nitelikteki adayları bulamaz hale geldik. Giderek artan bu durum, aradığımız pozisyonların da değerini arttırdı. Bu tabii ki, arzın düşük, talebin yüksek olduğu ürünlerde, fiyatların yükseldiği klasik işletme teorisini de gündeme taşıdı. Artık aradığımız pozisyonların değerini değil, talebin az olması nedeni ile bulduğumuzu kaybetmemenin değerini ödüyoruz.

Peki bizleri bu hale getiren ne?

Kendi gözlemlerime göre; olandan daha fazla yetkinliklere ihtiyaç duyulan pozisyonlarda eleman bulunmayışı, işvereni zorluyor. Yani nitelikli iş gücü azaldı.

Peki yetenekler neden azaldı? Aslında yetenekler azalmadı, ihtiyaç duyulan yetenekler arttı.

Bunun bir çok nedeni var. Ben en önemli nedeninin; üniversiteler ile iş dünyasının arasında bağın olmaması olarak görüyorum. Üniversitelerin, iş dünyasının ihtiyacı olan yetkinliklere sahip olan yetenekleri yetiştirmekle pek ilgilenmediklerini düşünüyorum. Onlar alıştıkları müfredatı belirliyor, her sene onca değişen teknolojiye, ihtiyaç olan yetkinliğe rağmen senelerce aynı bölümlerde aynı dersleri okutuyorlar.

Bu konuda üniversiteleri suçlamıyorum. Iş dünyasının da bu konuda ciddi eksikleri var. Her ne kadar bir şeyler yapmaya çalışan büyük firmalar olsa da, üniversitelere tam olarak ihtiyaçlarının ne olduğunu anlatamıyorlar. Bunun nedeni de, aslında genelde uygulamayı bilmeyen üniversite hocaları ile, teoriyi uygulamayan işveren arasındaki uçurum…

Yetersiz, bazen de hiç yapılmayan araştırmalar nedeni ile, hangi alanda ne kadar elemana ihtiyaç olduğu saptanamadığı için, ya bazı alanlarda çalışabilecek hiç eleman bulunamıyor ya da bazı alanlarda eleman fazlalığından işveren nasıl seçim yapacağını şaşırıyor.

Üniveristelerden önce, bana göre asıl,  liselerde gençlere meslekler tanıtılmıyor, onlar da kendi çevrelerinde gördükleri veya ailelerinin en prestijli olduğunu düşündüğü mesleklere, yetkinlikleri uysun uymasın yönlendiriliyorlar. Bu yanlış seçimler; bir süre sonra gazetecilik mezununu, bankalarda, cari hesaplarda görmenize sebep oluyor.

Hangi öğrencinin işsiz kalacağı daha üniversiteye girdiği gün belli artık… Çünkü mezun sayısı, meslek ile ilgili açık pozisyon sayısından kat kat fazla…Bu gençlerimizin bilinçlendirilmesi ve umutsuzluğa düşmemesi için üniversitelerde, o bölümlerde aldığı yetkinliklerle alternatif iş olanaklarının anlatılması gerekiyor.

Konuya bir başka açıdan bakacak olursak; üniversitelerde okutulan gençlerin, iş ararken hayal kırıklıkları daha aza indirgenebilmesi için, hayal ettikleri işler için, kendilerinin ne tür yetkinliklerini geliştirmeleri gerektiği anlatılmalı. Bunun için ne kadar çalışması gerektiği de…

Hiç unutmam, bir arkadaşım Büro Yönetimi ve Sekreterlik okurken, mezun olduğunda; Executive Sekreterlerin ne kadar maaş aldığından bahsedip, BüyükBir Holding’e girerse, yılda ne kadar geliri olacağını anlatırdı. Hiç iş bulamadı. Zira hiç yabancı dili yoktu. Fakat bu hayali kurarken, alacağı diplomanın yeterli olacağını sanıyordu. Şimdi hiç çalışmamış ve  üç çocuk annesi…Büyük hayaller, mezun olduktan sonra karşılaşılan hayal kırıklıkları, bir süre sonra gençlerimizi iş hayatına küstürüyor. Genç işsizlerimizin özellikle, mezun olur olmaz istedikleri;  unvan, ücret gibi koşullar, işi beğenmemelerine ve işsizliklerinin kronikleşmesine yol açıyor.

Ya da, yüksek lisans bitiren gençlerimiz, bunun kendini çok farklılaştıracağını düşünüyor. Elbette farklılaştırıyor. Ama, artık üniversite mezunlarının, eskilerin lise mezunları, yüksek lisans mezunlarının da üniversite mezunları gibi algılandığı bir dönemdeyiz. Tezli, tezsiz vs. o kadar çok yüksek lisans mezunu var ki, parasını veren herkes, yüksek lisans yapabiliyor. Bunu küçümsemek için söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Ama artık imkanlar arttıkça, yüksek lisans yapanların sayısı arttığı için, diğerlerine göre fark yaratacak bir durumu kalmadı maalesef. Bu elbette kötü bir şey değil. Fakat bu durum, adayların kendilerini farklılaştırmak için başka yollara gitmelerine sebep oluyor. CV çeşitleri arttı mesela. Ama isterseniz, görüntülü, isterseniz ingiliz tarzı, isterseniz, şairane bir kapak yazısı yazın, eğer işveren; yetkinliklerinizin pozisyona uymadığını düşünürse, o CV’nin hiç bir geçerliliği kalmaz.

Gençlerimizin hayallerini kurdukları yerlerde işe başlayabilmeleri için, niteliklerini arttırmaları gerekiyor. Işveren artık nitelikli işgücünü bulmakta zorlanıyor. Elbette, işe girdiğinde eğitimler ile yetkinlikleri daha da geliştirilecek. Fakat, işveren, işe aldığı kişinin temelde bazı yetkinliklerinin, şirkete uyumuna önem veriyor, bu nedenle de, aradığı özellikler ve koşulları önceden edinmiş olanları tercih ediyor.  Gençlerin aynı, meslek eğitimlerini aldıkları gibi, kişisel gelişimleri veya mesleklerini daha da geliştirebilmeleri için aldıkları eğitimlere de önem veriyor. En azından aynı şartlarda adaylar ile karşılaştığında, gelişimine daha işe başlamadan önem vermiş adayları tercih ediyor. Fakat adaylar da, tüm bu meslek dışı eğitimleri, kurslara giderek karşılamaya çalışıyor. Maddi yetersizlikleri olan adayların bu durumda şansı azalıyor.

Tüm eğitim kurumları ve iş dünyası bir araya gelip de; bu sorunlar çözülmediği sürece, insan kaynakları olarak bizler de, işe alımlarda daha büyük sorunlar yaşamaya devam edeceğiz. Eğitim sistemimizin mutlaka, iş dünyasının ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde  güncellenmesi gerekiyor.

Hatta bana kalırsa, ciddi bir araştırma yapılarak, iş dünyasının gelişen teknoloji ve yetkinliklerini sektörel bazda ön görerek, gelecekte nasıl bir iş gücüne ihtiyacı olacağını belirlemesi, lise ve üniversitelerin de bu niteliklere uygun nitelikte eğitim programları hazırlaması gerekir.

Tabii burada bir başka sorunla karşılaşacağımız aşikâr… Lise ve üniversite eğitmenlerimizin bir kısmının kendini bu yeni dünyaya alıştırması, sadece bildikleri konuları gençlere dikte ettirmek yerine, kendilerini de güncelleyerek, güncel programları gençlere verebilmesi, hatta geleceğe yönelik yetkinlikleri geliştirebilecek eğitim programları hazırlayarak,  iş dünyasının aradığı nitelikte gençleri yetiştirmesi gerekecek. Bu da elbette bir çok eski anlayışı benimsemiş eğitmen için zor hatta mümkün olamayacaktır.

Aksi halde, işgücünün temininde güçlük çekilme nedenlerine bakıldığında ilk sırayı %54,5 ile “gerekli mesleki beceriye/niteliğe sahip eleman bulunamaması” %50,9’u da “meslekte eleman yok” yüzdeleri daha da artacak. (1*)

Gençlerin %32’si ne okuyor, ne çalışıyor (2*), gençlerin %62’si işgücüne (2*) katılamıyor. Biz işverenler ise, yaklaşık %15 civarındaki (1*) açık pozisyonları nitelikli iş gücü bulamadığımız için dolduramadığımızdan yakınıyoruz.

Iş dünyasının, günümüzde ve gelecekte, ihtiyaç duyduğu yetkinliklere sahip işgücünü sağlayabilmesi ve işsizlik oranlarının düşürülebilmesi için, herkesin elini taşın altına koyma zamanı geldi de geçiyor.

(1*)    İşkur İşgücü Piyasası Analizi

(2*)    Sabancı Vakfı Araştırması

Share Button