Akraban mı var?

Düğün ve cenazelerde bir araya gelirsin onlarla…

Ya mutlu anında ya da hüzünlü. Ancak o zaman tanırsın, kuzeninin yeni doğmuş bebeğini, ancak o zaman görürsün amcanın kızının ne kadar boy attığını, dayının yaşlandığını, halanın gençleştiğini

ancak düğün ve cenazelerde görürsün onları…

Sana hayat verenler der ki; “bunlar senin akraban, kan bağın var. Sevgi ve saygı duymalısın”. Sen de kabul edersin. Büyüyene kadar, onlar senin için yol gösterici olurlar. Yakın olduklarını seversin, uzak kaldıklarını görünce mutlu olursun.

Taa ki bir gün sen gerçekleri görmeye başlayana kadar…Kimi akrabalarımızda gerçekler ile çok erken yaşlarda karşılaşırız, kimisi ile geç yaşlarda…Elbette her daim “kendi olanlar” da vardır. Gerçekten sana yardım eden, her başın sıkıştığında, sevincinde yanında olan akrabaların da vardır. Ama bir elin parmaklarını geçmez. Genelde başın sıkıştığında çekirdek ailen ve dostların yanında olur.

Benimle akraba anılarını paylaşan herkesin geçmişinde, konuşulmayan, görüşülmeyen bir akraba hikayesi vardır. O nedenle zaten sadece düğün ve cenazelerde görürüz onları…

Bense artık, olaya farklı bir boyut daha katarak, düğün ve cenazelerde de görmüyorum onları…Çekirdek ailem, arkadaşlarım ve dostlarım ile, sadece düğün ve cenazelerde değil, iyi ve kötü günlerimizde hep birlikte oluyoruz. Tüm sıkıntılarımı, heyecanlarımı, sevgimi onlarla paylaşıyorum. Zaten “ilişki” denilen şey bu değil midir? Yalnız olmadığını hissetmek, hissettirmek…

Hani küçücük çocuklara sorarlar ya “anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı” diye, bana da sorsalar “akrabaların mı önemli senin için dostların mı” diye, “dostlarım” diyecek kadar çok, iyi tanıdığım akrabalarım var.

Sadece bir kan bağı olmamalı akrabalık, dost olabilmelisin, seninle her şeyi paylaşabilmeli, konuşabilmeli, küçük hesaplar peşinde koşmamalı.

Kan bağı değil, kalben bağlılık getirir, sevgiyi, barışı, paylaşımı, akrabalığı…

Share Button