Bıçak Sırtı Yöneticileri

Ara kademe yöneticiler hedeflediklerini başarabilmek için yönetim desteğini almak, bunun için de yönetim ile iyi geçinmek zorundadırlar. Yine aynı nedenle, hedeflediklerini gerçekleştirebilmek, kendi çalışanlarına benimsetebilmek adına çalışanlarla ilişkilerini iyi tutabilmek zorundadırlar. Bıçak sırtı bir durum…

Bir tarafa yakın dursa diğer tarafın şikayet edeceği, diğer tarafa yakın dursa öbürünün dışlayacağı arada kalma sorunu…

Ara kademe yöneticilerin ki buna genel müdür yardımcıları da dahil hatta hesap vermek zorunda kaldığı yönetim kurulları veya şirket sahipleri olduğu için genel müdürler de dahil olmak üzere hepsinin, her daim her iki tarafa da sınırlarını koymayı bilmesi gerekir. Kendi çalışanları dahil tüm çalışanlara adil davranması gerektiğini bilir fakat  bazen bu adil davranış onların “kuralcı, esneklik göstermeyen” insan olarak ilan edilmesine sebep olur.  Yönetim ise, her fırsatta çalışanlarına “adil” davrandığından bahsetse de, doğu toplumlarının duygusal bakış açısı onları da etkilediğinden bazı çalışanlarına “daha adil” davranmaları gerektiğini düşünür. Bunun binlerce nedeni olabilir ki, o nedenler bir başka yazı konusudur.

Ara kademe yöneticilerinin en başarısız olduğu durum bu bıçak sırtı durumu yönetememesidir. Kabul ediyorum çok zor. Bazıları, çalışanlarına iyi görünmek için, şirket kendisinin gibi her türlü sözü verir hatta çalışanları haksız olsa dahi, onların yanında yer alır ki, çalışanlar arasında çok iyi bir yöneticidir. Herkes onu çok sever. Fakat yönetim hiç memnun değildir. Ve ilk fırsatta “bir neden bulur” ve yerini değiştirir veya işten çıkarır.

Bazıları ise, tamamen yönetime yakın durur. Onların her istediğini yapar. Çalışanların ”haksız, güvenilmeyecek” olduklarını düşünür. Yönetim ne derse doğrudur. Bu tip ara kademeyi, yönetim çok sever, fakat çalışanlar ise bu yöneticinin “neden hala yöneticilik yaptığını” bilemez, bir türlü anlam veremez, iyileri gider, başka iş bulamayacağını düşünenler veya kendilerine güveni olmayanlar kalır ama devamlı konuşur, dedikodu yapar, şikayet eder. Ve insanın temel dürtülerinden “adaletin eşitlenmesi” duygusu nedeni ile, yöneticinin bu yöntemine karşılık verir. Bazıları çok sık doktora gider, kimileri tam vaktinde işten çıkar, kimileri “o benim görevim değil der”, insiyatif almaz, sadece günlük işler ile uğraşır belki uğraşmaz, kendilerine göre adaleti ve eşitlik duygusunu sağlarlar.walking-knife

Ara kademe için, dengeyi sağlamak o kadar kolay değildir. Hele ki, sadece geçmişte yaptığı işin iyi olduğunu düşündükleri için, o birimin yöneticiliğini de yapabileceği üzerine kurulu bir sisteme dayanan, terfilerin olduğu kurumlarda yükselenler veya sırf yıllardır bir masa işgal ettiği için yükseltilen, yönetici yapılan -yönetici olmayan yapılan- tek ölçeğin şirkette geçirdiği yıllar olan sistemlerde, yöneticiliği eline yüzüne bulaştırmayan yönetici bulmak pek mümkün olmaz. Bu yöneticiler genelde, çalışanlarını ya da yöneticilerini de suçlasalar, asıl sorunlarının yetkinliklerinin, yöneticiliğe uymuyor olması olduğunu görmezler. Kurum kültürleri buna müsait değildir çünkü…

Bu nedenle, bıçak sırtındaki bu işi, layıkıyla yapan “yetkin yöneticileri” yürekten tebrik ediyorum.

Yöneticilerin “çalışan” olması, çalışanların “yönetici” olması kadar sık görülmez. Bu nedenle de ben her zaman “yetkin yönetici”lerinden şikayet edenlerin bir gün gelip “yönetici” olmalarını çok isterim. Hem kariyerleri için iyi bir deneyim olacağını bilirim. Hem de, yönetim ile çalışanlar arasında kalmanın ne demek olduğunu görmelerini, bazen hiç istemediği halde yapmak zorunda olduğu uygulamalar nedeni ile nasıl vicdan azabı çektiğini, yönetime kabul ettirmeye çalıştığı projelerin çoğunun “gereksiz” “pahalı” vs bulunduğu için, kabul edilmediğinde hala ondan güler yüz beklendiğini, bazen haksızlıkları gördüğünde susması gerektiği söylendiğini, ne yönetici ne çalışan kabul edildiğini zaman zaman yalnız bırakılabileceğini ve kimseye güvenmemeleri gerektiğini görmelerini isterim.

Müthiş bir tecrübe olacağını bilir bu nedenle zamanında “çalışan” olanların, bir gün “yönetici” olmalarını da her zaman desteklerim. Pratik zekası, profesyonel duruşu, kendine güveni ve hem yöneticilerine hem de çalışanlarına karşı koruduğu bir mesafesi var ise her zaman başarılı olacağına inanırım. Önemli olanın hangi taraf olursa olsun, “hakkını almak” insanların iş yaşamında en tatmin edilmesi gereken duygu olduğunu bilirim.

Tüm bunları ölçülebilir, sınırları belli kurallar ve hedefler çerçevesinde yapan, çalışanlarına, yöneticilerine ve üçüncü kişilere “güven” verebilen, “gerçek” bir yöneticinin, yöneticiliğinin başarısını kutlamaması için hiç bir neden yoktur.

Share Button